Çarşamba, Mayıs 18, 2011

Geleceğe Dönüş

Galatasaray, bu meseleyi müteakiben iyice bölündü. Sadece Galatasaray da değil sonuçta. Cümle alem konuşuyor, cümle alem bölündü falan. Bu kadar çıkan ses sonrası da Fatih Terim'den başka bir alternatifin olmadığını da düşünerek, Üçüncü Terim Dönemi'nin başlamasına az bir süre kaldığına kanaat getiriyorum. Çünkü ortada kesinlik kazanabilme olasılığı yüksek olan pekçok lakırdı dolanmakta.

''Peki biz Fatih Terim'i kaldırabilir miyiz ?'' sorusuna gelecek olursak:

1993-1996 yılları arasındaki Türkiye Milli Futbol Takımı teknik direktörlük kariyeri gayet parlaktır. O zaman ki Türk futbolunu da hesaba katarsak, UEFA 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası'na gidebilmiş olmamız bile harikulade bir iştir. 1996-2000 yılları arasındaki Avrupa Fatihi, Destanlar Yazan, Galatasaray Spor Kulübü Profesyonel Futbol Takımı'nı çalıştırdığı zamanları zaten söylemiyorum bile. Takım da, kendisi de, her anlamda istikrar abidesiydi ve herşey hoppala dediğimiz bir anda da gelişmemişti. Büyük bir özveri, büyük bir sabır ile. 4 sene üstüste Süper Lig şampiyonluğu, 2 Türkiye Kupası şampiyonluğu, UEFA Kupası 1999-2000 sezonu şampiyonluğu ve arkasından Mircea Lucescu yönetiminde gelen 2000 UEFA Süper Kupa şampiyonluğu, hep onun ''saha içerisinde yazıp yönettiği taktiklerin'' eseriydi. Galatasaray'dan bir miras bırakarak ayrılmış ve İtalya'nın yolunu tutmuştu.

İkinci Terim Dönemi'nin başarısız ya da istenilen düzeyde olmayışının nedenini, ben hep beklediği sistemin olmayışına ve istediği kişilerin bulunmayışına (buna yönetimler de dahil) bağlıyorum. Kaldı ki Türkiye Milli Futbol Takımı olarak, son 2 dünya kupasını kaçırdıysak en büyük nedeni de budur. Zaten İmparator, o takımı 2005'in ortalarında Ersun Yanal'dan devralmıştı ve 2006 FIFA Dünya Kupası yolunda 4-5 maç idare etti. İsviçre Milli Futbol Takımı ile oynanılan playoff maçlarına kadar ki döneme işarettir ki o eşleşmelerde neler döndü neler bitti herkes biliyor.

UEFA 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası dönemi de ''sabrın sonu selamettir'' şeklinde geldi, geçti. Eleme maçlarında neredeyse her maçın kadrosunda tonla futbolcu değişiyordu. Yine istenilen ve alışılmış adamlar yoktu. Euro 2008 öncesinde ve Euro 2008'de kadrolar zaten sabitti ve orada birşeyler oldu, iyi ki de oldu. Türk futbolu ayrı bir vizyon kazandı.

2010 FIFA Dünya Kupası'na gidememimizin en büyük 2 nedenindeki birinci neden, tıpkı Euro 2008 elemelerinde olduğu gibi bu turnuvanın elemelerindeki ''maç kadrolarının sürekli olarak değişmesi'' olayıdır. İkinci en büyük neden ise İspanya Milli Futbol Takımı gibi, Euro 2008'de Avrupa şampiyonu olmasının üzerinden henüz bir sene bile geçmemiş bir takım ile grupta 4 gün üstüste maç oynayan tek takımın Türkiye Milli Futbol Takımı olmasıdır. Kaldı ki o İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nı da kazandı. Ama o 6 puan bize çok şey kaybettirdi.

Gelelim şimdi asıl mevzuya. Dediğim gibi, Üçüncü Terim Dönemi de büyük bir ihtimalle olacak, çok yakındır. Nasıl altından kalkılınabilir ? Bu taraftar kaldırabilir mi ? Yine bir şekilde 1996'ya dönmek gerekecek. Ünal Aysal ve ekibi, Faruk Süren ve ekibi rolünü üstlenecek. Takıma o zamanki gibi takviyeler yapılmaya çalışılacak. En basitinden Gheorghe Hagi, Gheorghe Popescu, Claudio Andre Mergen Taffarel gibi uzun süre kalabilecek futbolcular alınacak. Takımda kaptanlık yapabilecek kişinin de Galatasaray Ruhu'nu taşıyan, armalı formadan vazgeçmeyi bir an düşünmemiş ve en önemlisi galatasaray altyapısından yetişmiş olan bir kişinin taşıması gerekecek. Evet, Arda Turan ile devam etmeliyiz, edilebilir.

Fatih Terim ile de tabii ki uzun vadeli düşünülecek. Yok 1.5 sene çalıştırdı, alınan 3-4 yenilgide kovuldu bitti meselesi olmayacak. Kontratın süresi mi bitti ? Yine uzatılacak. Florya'da lagaluga devri bitecek. sıkıyönetim olacak.

Özetle 2011-2012 sezonuna, 1996-1997 sezonundan başlamak gerekiyor bence... Tek farkı bir sene kayıp ile Avrupa Arenası'nda olamayacağız. Belki de daha iyidir. Saçma gelebilir, ama öyle. Sonuçta, istenilen takımın iskeleti oluşana kadar konsantre tamamen lige ve kupaya verilebilecek. Tabii ki bir senede hiçbir Avrupa takımı ile maç yapamayacağımızı göz önünde bulundurursak, hazırlık kamplarında ve boş geçen sürelerde, özellikle de lige verilen devre aralarında, Antalya'daki hazırlık kamplarında, en azından orta şekerli 4-5 Avrupa takımı ile maç yapmalıyız.

Ne olursa olsun ama ne olursa olsun, Galatasaray Spor Kulübü Profesyonel Futbol Takımı'ndaki ''Avrupa Ruhu'', sekteye uğramamalı.

0 sallama:

Yorum Gönder

Çekinme söyle